Fatihlilerin Buluşma Meydanı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fatihlilerin Buluşma Meydanı

Fatihli olmak bir ayrıcalıktır...
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Peygamber Eşleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
LordReco
USTA KULLANICI



Mesaj Sayısı : 115
Kayıt tarihi : 01/11/09

Peygamber Eşleri Empty
MesajKonu: Peygamber Eşleri   Peygamber Eşleri I_icon_minitimePerş. Kas. 05, 2009 11:19 pm

Ezvâc-ı Tâhirât, Arapça “temiz zevceler” demektir. Hz. Peygamber’in kendileriyle evlenmiş olduğu hanımları ifade etmektedir.

Hz.
Peygamber, Mekke döneminde tek hanımla evli kalmış olmasına karşın
Medine döneminde dinî, içtimai, iktisadi ve ahlaki bir takım
sebeplerden dolayı birden fazla kadınla evlenmiştir.

Kur’ân-ı
Kerim, Hz. Peygamber’in hanımlarını “müminlerin anneleri” olarak
nitelendirmiş, “Peygamber, müminlere canlarından daha evladır.
Peygamber hanımları müminlerin anneleridirler...” (Ahzab, 33/ 6) ve bu
hanımlara tanıdığı saygın mevkiyi, müminlere (Hz. Peygamber’in
vefatından sonra da) onlarla evlenme yasağı koyarak pekiştirmiştir.
(Ahzab, 33/ 53) Şu var ki Peygamber hanımlarının müminlerin anneleri
kabul edilmeleri hürmet ve ihtiram bakımından olmuştur. Bu sebeple
nikahları haram, tazimleri ise farzdır, diğer konularda ise müminlere
diğer kadınlar gibidirler.

Yine Kur’ân-ı Kerim’de Ezvâc-ı
Tâhirât’a doğrudan hitap edilerek onlara bulundukları konum ve
sorumluluk hatırlatılmıştır. Bu konudaki âyetler mealen şöyledir: “Ey
Peygamber hanımları, sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa onun azabı
iki katına çıkarılır. Bu Allah’a göre kolaydır. Sizden kim, Allah ve
Rasûlü'ne itaat eder, iyi amel işlerse ona mükafatını iki kat veririz.
Ve ona (cennette) güzel bir rızık hazırlamışızdır. Ey Peygamber
hanımları, siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer
Allah’tan korkuyorsanız (yabancı erkeklere karşı) sözü yumuşak (edalı)
bir şekilde söylemeyin. Yoksa kalbinde hastalık olan kimse ümide
kapılır. (Konuştuğunuzda) iyi söz söyleyin. Vaktinizi evlerinizde
geçirin, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı
kılın, zekatı verin, Allah’a ve Rasûlü'ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt
(Hz. Peygamber’in ev halkı) Allah’ın murad ettiği şey, sizden günahı
gidermek ve sizi tertemiz yapmaktır. Evlerinizde okunan Allah’ın
âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şey(in bilgisin)e
nüfuz edendir, herşeyden haberdardır. (Ahzab, 33/ 30-34)

Ayet-i
Kerimeler bir taraftan Rasûlullah’ın hanımlarının şahsında tüm mümin
hanımlara hitap etmekte, diğer taraftan da onların özel bir görev
üstlenmiş olduklarını vurgulamaktadır.

Gerçekten bu saygıdeğer
hanımlar bütün insanlığa ve özellikle kadınlığa ışık tutma gibi bir
görev ifa etmişlerdir. Nitekim, özellikle kadınlarla alakalı bir çok
hükmün tebliği onlar aracılığıyla mümkün olmuş, yine müminler
Rasûlullah’ın aile hayatına ve örnek ahlakına dair bir çok husustan
onlar vasıtasıyla haberdar olabilmişlerdir.

Rasûlullah’ın
ailesine gösterdiği ilgi ve güzel muamele ve ihtimam da müminlere örnek
olmuş; değişik yaşta, değişik mizaçta, değişik kabiliyet ve kültürde,
değişik menşeli kadınların bir araya gelmesiyle meydana çıkan farklı
ailevi hadiseler de çok daha zengin bir sünnet malzemesinin intikaline
zemin hazırlamıştır.

Hz. Peygamber bazen tek tek, bazen toplu
olarak hanımlarıyla sohbet etmiş; nöbetleşe olarak her gününü bir
hanımına tahsis etmiş ve her akşam sıra kimdeyse tüm hanımlarıyla orada
toplanıp sohbette bulunmuştur. Bu sohbetler esnasında onlara çeşitli
bilgiler verdiği, bir takım kıssalardan bahsettiği, onların
problemleriyle ilgilendiği ve hatta şakalar yaparak onları güldürdüğü
nakledilmiştir. Ayrıca Rasûlullah’ın, bazı konularda hanımlarının
görüşünü sorup onlarla istişare etmesi de O’nun hanımlara verdiği
kıymeti göstermek açısından kaydedilmeye değerdir.

Hz. Peygamber'le evlenmek suretiyle Ezvâc-ı Tâhirât arasına giren güzide hanımlar şunlardır:

Hz. Hatice (ra)

Kureyş’in
Benî Esed kolundan Huveylid b. Esed’in kızı olan Hz. Hatice,
Rasûlullah’ın ilk hanımıdır. 556 yılında Mekke’de doğduğu ifade
edilmektedir. Soyu, dedelerinden Kusay’da Hz. Peygamber’in soyu ile
birleşmektedir. Üstün iffeti sebebiyle İslamiyet’ten önce “Tâhire”
lakabıyla anılan Hz. Hatice, sonraki dönemlerde Hz. Peygamber’in en
büyük hanımı olması sebebiyle “Kübrâ” sıfatıyla da anılmıştır.

Ticaretle
uğraşan ve Şam’a göndereceği bir kervanın başına güvenilir bir kimse
arayan Hz. Hatice, tanıdıklarının tavsiyesi üzerine Hz. Peygamber ile
ortaklık anlaşması yapmış, dönüşte de, başarılı bir tacir, dürüst,
doğru sözlü ve ahlak sahibi bir insan olduğunu gördüğü Hz. Muhammed
(sav)’e evlenme teklif etmiştir. Tarihçilerin büyük çoğunluğu, bu
evlilik sırasında dul ve iki çocuk annesi olan Hz. Hatice’nin 40, Hz.
Peygamber’in ise 25 yaşında olduğunu ifade etmektedir. Hz. Peygamber’in
bu evlilikten, Kasım, Zeynep, Rukıyye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah
adında altı çocuğu dünyaya gelmiştir.

Hz. Hatice, İslamiyet’ten
önce de, sonra da Hz. Peygamber’e olan hoş muamelesi ve samimi
hizmetiyle örnek bir zevce olmuştur. Peygamberlik gelmeden önce, Hz.
Muhammed (sav)’in şehirden uzakta, özellikle Hira’da tefekkür yoluyla
ibadet ettiği günlerde O'nunla meşgul olmuş, eve dönmesi geciktiği
zaman hizmetkarları vasıtasıyla O'na ulaşmıştır.

Rasûl-i Ekrem’e
peygamberlik geldiği zaman da kendisine herkesten önce iman etmiş, O'nu
bütün varlığıyla desteklemiş ve O'na her bakımdan yardımcı olmuştur.
Hz. Hatice, Müşriklerin zulmü ve baskısı altında Rasûlullah’ı hiç bir
zaman yalnız bırakmamıştır. Mekkeli Müşrikler Müslümanları kuşattığında
kendisi de Rasûlullah ile iki üç yıl boyunca muhasara altında kalmış,
servetini O'nun davası uğrunda harcamaktan geri durmamıştır.

Hz.
Hatice, yirmi beş yıl kadar süren mutlu bir evlilik hayatından sonra,
hicretten üç yıl kadar önce 65 yaşında iken vefat etmiştir. Hz.
Peygamber’in üç gün arayla Müşriklere karşı kendisine destek olan iki
yakınını, amcası Ebû Talib ve sevgili zevcesi Hz. Hatice’yi kaybettiği
bu sene kaynaklara “hüzün yılı” olarak geçmiştir.

Hz. Peygamber,
cennette inciden bir köşkle müjdelenen Hz. Hatice’nin fedakarlığını ve
dostluğunu her fırsatta anmış hatta vefatından sonra dahi evde koyun
kesildiği zaman onun eski dostlarına birer parça göndermeyi ihmal
etmemiştir.


Hz. Aişe (ra)

Hz. Aişe,
Rasûlullah’ın en yakın dostu, hicret arkadaşı, ilk halife Hz. Ebû
Bekir’in kızıdır. Peygamberliğin 4. yılında Mekke’de doğmuştur.

Hz.
Peygamber ile nikahı hicretten önce Mekke’de kıyılmıştır. Bu sırada
yaşı küçük olan Hz. Aişe’nin fiili evlilik hayatı ise hicretten sonra
(hicretin 2. senesi Şevval ayında) başlamıştır. Hz. Aişe, Ezvâc-ı
Tâhirât içinde ilk evliliğini Hz. Peygamber ile yapan tek hanımdır. Hz.
Peygamber, çok sevdiği bu hanımı, sevgi ifadesi olarak “Ayşe”, “Aiş”,
“Uveyş” gibi çeşitli isimlerle çağırmış, beyaz tenli olmasından dolayı
“Hümeyra” dediği de olmuştur.

Hz. Aişe ile Rasûl-i Ekrem
arasındaki aile bağı sevgi, anlayış ve hürmet esası üzerine
kurulmuştur. Kendisine büyük bir yakınlık ve sevgi gösteren Hz.
Peygamber ile koşu yarışı yaptığı, O'nun omzuna dayanarak Mescid-i
Nebevî’de mızraklarıyla savaş oyunları oynayan Habeşlileri seyrettiği
bilinmektedir. Hz. Peygamber de onunla birlikte olmaktan, özellikle
gece seyahatlerinde kendisiyle sohbet etmekten, onun sorularına cevap
vermekten hoşnut olmuştur. Hz. Aişe, zekası, anlayışı, kuvvetli
hafızası, güzel konuşması, Kur’ân’ı ve sünneti en iyi şekilde anlamaya
çalışması gibi vasıflarıyla Hz. Peygamber’in yanında müstesna bir mevki
kazanmıştır.

Hz. Peygamber ile bir çok sefere iştirak eden Hz.
Aişe, Benî Mustalik Gazvesi sonrasında Medine’ye dönülürken, düşürdüğü
gerdanlığını aramak için ordunun gerisinde kalmış, ordunun artçısı
Safvan b. Muattal tarafından gruba yetiştirilmiştir. Ancak bu durum
üzerine münafıklar, ikisi hakkında çirkin dedikodular çıkararak Hz.
Aişe’ye iftira etmişler, Müslümanlar nezdinde de şüphe
uyandırmışlardır. Kaynaklara “İfk Hadisesi” olarak geçen bu olay, Nur
sûresinin; iftiraların asılsız olduğunu bildiren 11-21. âyetlerinin
inmesiyle kapanmış, Hz. Aişe de Allah katından inen bu âyetlerle temize
çıkarılmıştır.

Hz. Peygamber, hicretin 11. yılı Safer ayında
rahatsızlanınca, diğer hanımlarının iznini alarak onun odasına geçmiş
ve yine o odada vefat etmiştir.

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in
halifeliği devrinde herhangi bir siyasi faaliyete katılmayan Hz. Aişe;
Hz. Osman’ın hilafetinin son yıllarında ve Hz. Ali’nin hilafeti
esnasında adaleti ve barışı sağlamak niyetiyle bir takım faaliyetlerde
bulunmuş, fakat olayların daha kötüye gitmesi üzerine siyasete bir daha
karışmamış, yaşanan tatsız vakalardan dolayı duyduğu pişmanlık ise
hayatının sonuna kadar sürmüştür.

Hz. Aişe, İslami ilimler
sahasında temayüz etmiş bir hanım sahabidir. Hem baba evinde, hem
Rasûlullah’ın yanında; zekası, anlayış kabiliyeti, öğrenme arzusu,
kuvvetli hafızası ve imanı sayesinde en iyi şekilde yetişmiş ve herkese
nasip olamayacak bir ilmî seviye kendisine nasip olmuştur. Hz.
Peygamber’in vefatından sonra ashab ve tabiûndan bir çok kişi onu
ziyaret ederek özellikle fıkıh ve hadis alanlarında kendisiyle
istişarede bulunmuşlardır. Hz. Peygamber’in ashabı içinde çok sayıda
fetva vermesiyle meşhur yedi kişiden biri Hz. Aişe’dir. Ayrıca 2210
kadar hadis rivayet ederek en çok hadis rivayet eden yedi sahabi
(Muksirun) arasına da girmiştir.

Hz. Peygamber’in vefatından
sonra 47 yıl yaşayan ve hicretin 57. veya 58. senesinde 66 yaşında iken
vefat eden Hz. Aişe, Baki mezarlığına defnedilmiştir. Cenaze namazını
vasiyeti üzerine Ebû Hureyre (ra) kıldırmıştır.

Hz. Sevde (ra)

Sevde b. Zem‘a (ra), Hz. Hatice’nin vefatından sonra Rasûlullah’ın Mekke’de evlendiği ikinci hanımıdır.

Hz.
Sevde, ilk olarak Sekran b. Amr (ra) ile evlenmiştir. Hz. Peygamber’in
insanları İslam’a davetinden kısa bir süre sonra kocası ile birlikte
Müslüman olmuştur. Müşriklerin ezaları sebebiyle Habeşistan’a hicret
etmişler, burada bir müddet kaldıktan sonra Mekke’ye dönmüşlerdir.
Ancak Hz. Sevde’nin kocası Mekke’de vefat etmiştir.

Hz.
Peygamber’in ilk hanımı Hz. Hatice de yakın bir zamanda vefat etmiş,
bunun üzerine Hz. Peygamber, küçük yaştaki çocuklarına bakacak ve
kendisini yalnızlıktan kurtaracak uygun bir aday olarak gösterilen Hz.
Sevde ile evlenmiştir. Peygamberimizle evlendiğinde 50 yaşlarında olan
Hz. Sevde, Hz. Peygamber’in çocuklarına öz anne gibi muamele etmiştir.
Rasûlullah Hz. Aişe (ra) ile evlenene kadar kendisi ile yalnız
yaşamıştır.

Hz. Peygamber'le 13 yıl yaşayan ve onunla bazı
seferlere katılan Hz. Sevde, Hz. Ömer’in (ra) hilafetinin sonlarında
vefat etmiştir. H. 54 senesinde vefat ettiğini bildiren kaynaklar da
vardır. Hz. Sevde Allah Rasûlü’nden beş hadis nakletmiştir. Bunlardan
biri Buharî’nin Sahih’inde bulunmaktadır.

Hz. Hafsa (ra)

Hicretin üçüncü senesinde Hz. Peygamber'le evlenen Hz. Hafsa, Rasûlullah’ın sadık dostu, ikinci halife Hz. Ömer’in (ra) kızıdır.

605
yılında Mekke’de doğmuştur. Hafsa, ilk Müslümanlardan Huneys b. Huzafe
(ra) ile evlenmiştir. Ancak, Bedir Gazvesi’ne katılan Huneys dönerken
yolda hastalanmış ve daha sonra Medine’de vefat etmiştir. Hz. Ömer,
kızını veya kız kardeşini faziletli biriyle evlendirme âdeti gereğince,
eşini (Hz. Peygamber’in kızı Rukiyye’yi) bir süre önce kaybeden Hz.
Osman’a (ra) kızıyla evlenmesini teklif etmiştir. Hz. Osman evlenmek
niyetinde olmadığını söyleyince aynı teklifi Hz. Ebû Bekir’e (ra)
yapmış, Hz. Ebû Bekir de durumu sükûtla karşılayınca duygularını Hz.
Peygamber ile paylaşmıştır. Hz. Peygamber de Hafsa’nın Hz. Osman’dan,
Hz. Osman’ın da Hafsa’dan daha hayırlı biriyle evleneceğini
söylemiştir. Nitekim Rasûlullah hicri 3. yılın Şaban ayında Hz. Hafsa
ile evlenmiş, Hz. Osman da Rasûlullah’ın kızı Ümmü Gülsüm (ra) ile
evlenmiştir.

Hz. Hafsa, Peygamber’in hanımları içinde en çok Hz.
Aişe ile anlaşmış, hatta zaman zaman diğer hanımları kıskandıkları
rivayet edilmiştir. Okuma-yazma bilen nadir hanımlardan olan Hz.
Hafsa’nın, Rasûlullah’ın yanında önemli bir yeri olmuştur.

Hz. Hafsa, hicretin 41. yılında 60 yaşlarında iken vefat etmiş ve Baki mezarlığına defnedilmiştir.

Hz. Zeynep b. Huzeyme (ra)

Hz.
Zeynep, Amir b. Sa‘sa‘a kabilesinden Huzeyme b. Abdullah’ın kızıdır.
Hz. Peygamber, Hz. Hafsa ile evlenmesinden bir müddet sonra, kocası
Uhud muharebesinde şehid olan Zeynep b. Huzeyme ile nikahlanmıştır.

Hz.
Zeynep’in kabilesi ile Müslümanların arası, hicri III. yılda yaşanan
bazı olaylar sebebiyle bozulduğundan, bu evlilik aynı zamanda bu kabile
ile olan münasebetleri iyileştirip aradaki gerginliği yumuşatmak gibi
bir vazifeyi de ifa etmiştir.

Manevi tesiri herkes tarafından
kabul edilen ve “Ümmü’l-Mesâkîn” (fakirler anası) lakabıyla şöhret
bulan Zeynep b. Huzeyme, Hz. Peygamber'le evliliklerinin üzerinden 2
veya 3 (bir rivayete göre Peygamber Eşleri Cool ay sonra vefat etmiştir. Cenaze namazı Hz. Peygamber tarafından kıldırılmış ve Baki mezarlığına defnedilmiştir.

Hz. Ümmü Seleme (ra)

Hz.
Ümmü Seleme, Ebû Ümeyye b. Muğire b. Abdullah’ın kızıdır. Asıl adı
Hind’dir. Ümmü Seleme ilk olarak Abdullah b. Abdulesed (ra) ile
evlenmiştir. Hz. Peygamber’in İslam’ı tebliğ etmeye başlamasından kısa
bir süre sonra Müslüman olan bu aile, Müşriklerin baskı ve işkenceleri
neticesinde Habeşistan’a hicret etmiştir. Uzunca bir müddet
Habeşistan’da kaldıktan sonra Mekke’deki Müşriklerin Müslüman olduğuna
dair bir haber almaları üzerine Mekke’ye dönmüşlerdir.

Mekke’de
yine Müşriklerin işkencelerine maruz kalmışlar, nihayet hicret emriyle
Medine’ye doğru yola çıkmışlardır. Ancak Müşrikler, yollarını keserek
Ümmü Seleme’nin gitmesine müsaade etmemiştir. Ümmü Seleme, daha sora
bir yolunu bulup Medine’ye hicret etmiş, ne var ki kocası bir müddet
sonra Uhud Harbi’nde kolundan aldığı yara sebebiyle vefat etmiştir.

Kocasının
vefatından sonra kendisine yönelen evlenme tekliflerini nazikçe
reddeden bu hanım, Hz. Peygamber’in teklifini de, kendisinin yaşlı ve
kıskanç mizaçlı olduğunu söyleyerek kabul etmek istememiş fakat daha
sonra kabul etmiştir.

Ümmü Seleme, zeki, dirayetli, otoriter,
sözü dinlenen, kendi değerini iyi ölçebilen ve bununla beraber alçak
gönüllü bir hanım olarak bilinmektedir. Hz. Peygamber’in vefatından
sonra bir çok sahabi ve tabiî ona gelerek karşılaştıkları problemlerde
kendisi ile istişare etmişlerdir.

Hz. Peygamber’den 378 hadis
rivayet eden Ümmü Seleme, hicretin 61. senesinde 84 yaşında iken vefat
etmiştir. Cenaze namazı, defnedildiği kabristan olan Baki
Kabristan’ında Ebû Hureyre tarafından kıldırılmıştır.

Hz. Zeynep b. Cahş (ra)

Hz.
Zeynep b. Cahş, Mekke’ye dışardan gelip yerleşmiş olan Cahş b. Rebâb’ın
kızıdır. Annesi, Hz. Peygamber’in halası ve Abdulmuttalib’in kızı
Umeyme’dir.

Hz. Zeynep ilk olarak Hz. Peygamber’in azadlısı
(hatta bu konudaki Kur’ânî hüküm gelmeden önce evlatlığı olarak
bilinen) Zeyd b. Harise (ra) ile evlenmiştir. Hz. Peygamber, Hz.
Zeyneb’i Zeyd için isteyince ailesi önce, Zeyd’in azadlı bir köle
olması sebebiyle buna razı olmak istememiş ancak Ahzab sûresinin 36.
âyeti bu konu üzerine inince hükme rıza göstermişlerdir. Bu evlilikle
birlikte üst tabakaya mensup asil ve zengin hanımların fakir yahut
kölelerle evlenmemesi âdeti kaldırılmış, hem de ilk uygulama Hz.
Peygamber’e yakınlığı çok fazla olan kişiler üzerinde olmuştur.

Ancak
Hz. Zeynep, Hz. Zeyd'le bir sene kadar evli kalabilmiş, aralarındaki
anlaşmazlığın artması üzerine -Rasûlullah’ın anlaşmaları yönündeki
teşviklerine rağmen- Hz. Zeyd, Hz. Zeynep’i boşamıştır.

Boşanmanın
üzerinden bir müddet geçtikten sonra, evlatlığın öz evlat gibi
olmadığı; hanımının da öz evladın hanımı gibi olmadığı esasını
zihinlere iyice yerleştirmek üzere Ahzab sûresinin 37. âyeti inerek Hz.
Zeynep’in Hz. Peygamber’e Allah Teâlâ tarafından nikahlandığı
bildirilmiştir. Zaten Hz. Peygamber de Zeyd’in Zeynep’i boşaması
üzerine bu ilkenin kendisi üzerinde uygulanacağını anlamış, hatta
münafıkların çıkarabileceği dedikodu ve fitnelerden çekinmiş, ancak
âyetin inmesiyle hüküm gerçekleşmiştir.

Hz. Zeynep’in
evlilikleri hakkında münafıklar tarafından geçmişte çıkarılan
dedikodular ve yakıştırmalar, maalesef günümüzde dahi çeşitli
çevrelerde farklı emellere alet edilmektedir. Bu konuda; insanların
Allah katında soy sop itibariyle değil, ancak takva ile birbirlerinden
üstün olabileceklerini ifade eden ve evlatlıkların boşadığı hanımlarla
evlenmenin haram olmadığını hükme bağlayan bu evliliklerin aynı
zamanda, insanları, imanları yönünden imtihan etmek gibi bir hikmete
dayandığını da hatırda tutmak gerekmektedir.

Hz. Zeynep, ibadete
düşkün, takva sahibi, cömert ve kanaatkar bir sahabi olarak
bilinmektedir. Aynı zamanda dikiş ve el işi yaparak kazandığı parayı
fakir ve kimsesizlere sadaka olarak dağıtmak gibi güzel vasıflara sahip
olduğu ifade edilmektedir.

Allah Rasûlü’nden sonra hanımlarından
ilk vefat eden Hz. Zeynep olmuştur. Hicretin 20. yılında 53 yaşında
iken vefat etmiştir. Cenaze namazını Hz. Ömer’in kıldırdığı Zeynep b.
Cahş’tan 11 hadis rivayet edilmiştir.

Hz. Cüveyriye (ra)

Hz.
Cüveyriye, Benî Müstalik kabilesinin reisi Hâris b. Ebû Dırâr’ın
kızıdır. Müslüman olmadan önceki ismi Berre’dir. (Böyle isimler almayı
insanın kendi kendisini temize çıkarması olarak değerlendiren Hz.
Peygamber ona Cüveyriye ismini vermiştir.) Hicretin beşinci yılında
gerçekleşen Müreysî (Benî Müstalik) savaşından sonra esir edilmiştir.

Müreysî
Gazvesi’nden sonra kabilenin bir çok ferdi ile birlikte esir alınan
Cüveyriye’nin Hz. Peygamber'le evlenmesi ile ilgili rivayetler biraz
farklılık göstermekle beraber bu evliliğin, Benî Müstalik kabilesinden
alınan bütün esirlerin serbest bırakılmasına sebep olduğu konusunda
kaynaklar hem fikirdir. Ashab, “Rasûlullah’ın akrabası olan insanları
biz nasıl esir ederiz.” diyerek tüm esirleri serbest bırakmıştır.

Bu
evliliğin, Müstalikoğulları ile Müslümanlar arasındaki düşmanlığı
giderdiği ve Hz. Peygamber’in Hz. Cüveyriye ile evlenmesindeki başlıca
hedefinin bu kabileyi İslam’a ısındırmak olduğu anlaşılmaktadır.
Müstalikoğulları’nın bu evlilikten sonra İslam’ı kabul etmeleri de bunu
göstermektedir.

Hz. Cüveyriye, çokça namaz kılan, Allah’ı
zikreden ve oruç tutan bir sahabi olarak bilinmektedir. “Kavmi için
kendisinden daha hayırlı ve bereketli bir kadın bulunmayan” diye tavsif
edilen Hz. Cüveyriye, hicri 50 veya 56 senesinde vefat etmiştir. Hz.
Peygamber’den yedi hadis rivayet etmiştir.

Hz. Safiyye (ra)

Hz.
Safiyye, Benî Nadir kabilesinin reisi Huyey b. Ahtâb’ın kızıdır.
İsrâiloğulları’ndan peygamber olarak gönderilen Hz. Harun’un
soyundandır.

Hz. Safiyye, Rasûlullah’la evlenmeden önce iki kere
evlenmiş, ikinci kocası hicretin VII. senesinde meydana gelen Hayber
Savaşı esnasında öldürülmüş, kendisi de Müslümanlara esir olmuştur. Bu
evlilikte de Rasûlullah’ın başlıca amacı, arada akrabalık bağı tesis
ederek gerginliği gidermek ve kalpleri İslam’a ısındırmak olmuştur.

Hz.
Peygamber, Dihyetü’l Kelbî’nin (ra) hissesine düşen, Benî Nadir
kabilesinin reisinin kızı Safiyye’ye, eğer Müslüman olursa kendisi ile
evleneceğini, Müslüman olmak istemezse de onu azad edip kavminin yanına
gönderebileceğini söylemiş; Hz. Safiyye de, kendisinin evvelden beri
İslam’ı arzuluyor olduğunu, Allah ve Rasûlü'nün kendisine kavmine
dönmekten daha sevimli olduğunu söyleyerek Hz. Peygamber’in teklifini
kabul etmiştir. Dihyetü’l Kelbî’ye ise bir başka esir verilmiştir.

Faziletli
ve hilim sahibi bir hanım olan Hz. Safiyye, Rasûlullah’ın son
hastalığında “Ey Allah’ın Rasûlü Senin yerine ben hasta olsaydım.”
diyerek O'na karşı sevgisini ifade etmiştir.

Aynı zamanda çok
cesur bir hanım sahabi olarak bilinen Hz. Safiyye, Hz. Osman’ın evinin
kuşatma altında olduğu sırada O'nun tarafında olmuş, hatta yine o
günlerde Hz. Osman’a gizlice yemek ve su götürdüğü rivayet edilmiştir.

Hicri
50 veya 52 senesinde vefat eden Hz. Safiyye, Baki mezarlığına
defnedilmiştir. Kendisinden 10 kadar hadis rivayet edilmiş, bunların
birinde Buharî ve Müslim ittifak etmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Peygamber Eşleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» z. Peygamber'in Oruçları
» Hz. Peygamber'in Güvenilirliği
» Peygamber Devesi
» Peygamber Efendimizin Dış Görünümü ve Güzelliği

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fatihlilerin Buluşma Meydanı :: DİNİ BÖLÜM :: Peygamber Efendimiz (s.a.v.)-
Buraya geçin: