Fatihlilerin Buluşma Meydanı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fatihlilerin Buluşma Meydanı

Fatihli olmak bir ayrıcalıktır...
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 CENAZE NAMAZLARI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
LordReco
USTA KULLANICI



Mesaj Sayısı : 115
Kayıt tarihi : 01/11/09

CENAZE NAMAZLARI Empty
MesajKonu: CENAZE NAMAZLARI   CENAZE NAMAZLARI I_icon_minitimePerş. Kas. 05, 2009 11:42 pm


555- Yıkanıp hazırlanan müslüman bir ölü, ön tarafa konarak onun namazı
kılınmak üzere müslümanların abdest almaları ve kıbleye yönelmiş
bulunmaları farz-ı kifayedir.
556- Cenaze namazının şartı
niyettir. Bu niyetle ölünün kadın veya erkek, kız çocuk veya oğlan
olduğu tayin edilir, imam olan zat, Allah Teala'nın rızası için, hazır
olan cenaze namazını kılmaya ve o cenaze için dua etmeye niyet ederek
namaza başlar, imamete niyet etmesi gerekmez; ister cemaat arasında
kadın bulunsun, ister bulunmasın.
Cemaattan her biri de, Allah rızası için o cenaze namazını kılmaya ve onun için duaya ve imama uymaya niyet eder.

Ölü erkek ise, "şu erkek için", kadın ise "şu kadın için" diye duaya
niyet edilir. Çocuklar için de bu şekilde niyet edilir. Cemaattan biri,
ölünün erkek mi, kadın mı, büyük mü, küçük mü olduğunu bilmediği zaman,
"üzerine imamın namaz kılacağı ölüye, imamla beraber namaz kılmaya ve
dua etmeye" diye niyet eder.
557- Cenaze namazının rükünleri kıyam
ile tekbirdir. Sünnetleri de, hamd ve sena etmek, salat ve selam
getirmek, hem ölüye hem de diğer müslümanlara dua etmekten ibarettir.
Duanın rükün olduğunu söyleyenler de vardır. Namaz şöyle kılınır:
Cenazeye karşı ve kıbleye yönelik olarak saf bağlanır, niyet edilir.
İmam olan zat, ellerini namazda olduğu gibi bağlar. Cemaat da gizlice
tekbir alarak ellerini bağlarlar. Bu tekbir bir bakıma bir rükündür,
bir bakıma da bir şarttır. Bu tekbirin arkasından hem imam, hem de
cemaat "Sübhaneke"yi okurlar. (Buna: "Ve celle senaüke"yi de eklerler).
Sonunda ellerini kaldırmaksızın "Allahü Ekber" diye imam aşikâre tekbir
alır. Cemaat da, ellerini kaldırmaksızın gizlice tekbir alır. Bundan
sonra hepsi gizlice "Allahümme Salli ve Allahümme Barik" dualarını
okurlar. Tekrar aynı şekilde "Allahü Ekber" diye tekbir alınır. Bu defa
da ölüye ve diğer müminlere gizlice dua edilir. Bu duadan sonra yine
"Allahü Ekber" denilip tekbir alınır ve arkasından önce sağ tarafa,
sonra da sol tarafa imam yüksek sesle, cemaat da gizlice selam
verirler. Böylece namaz tamamlanmış olur. Bu vacib olan selam ile
ölüye, cemaata ve imama selam verilmesine niyet edilir. Bazılarına göre
bu selamda ölüye niyet edilmez.
(Cenaze namazında Fatiha
süresinin okunması, Şafiîlerce bir rükündür. İlk tekbirden sonra
okunması daha faziletlidir. Hanbelîlerce de bu bir rükündür. Birinci
tekbirden sonra okunması vacibdir. Malikîlere göre okunması tenzih yolu
ile mekruhtur.)
558- Erkek cenaze namazında şöyle dua edilmesi naklolunmuşutur: (*)
559- Ölü, erkek çocuk ve aslen mecnun ise Yukardaki duada geçen: "Ve men teveffeytehu minna feteveffihi alel-iman" cümlesinden sonra şöyle dua edilir: (**)
560- Ölü erkek değil ise, duadaki zamirler müennes (dişi) zamirleri olarak şöyle değiştirilir.

561- Cenaze namazında öteden beri nakledilen duaları bilmeyenler,
kolaylarına gelen başka uygun duaları okuyabilirler. Bunlar arasında: "Rabbenâ âtina fiddünya haseneten..." ayetini okusalar kafi gelir.
Şöyle dua edebilirler: (***)

562- Cenaze namazının asıl rüknü olan tekbirler, anlatıldığı gibi,
üçtür. İlk tekbirle beraber hepsi dört tekbir etmiş olur. İmam bir
beşinci tekbir daha alacak olsa, cemaat buna uymaz.
563- Cenaze
namazında cemaatın bulunması şart değildir. Yalnız bir erkeğin veya
yalnız bir kadının cenaze namazını kılması ile de bu farz yerine
getirilmiş olur. Cenaze namazı cemaatla kılındığı zaman imam olmaya en
çok hak sahibi bulunan, en geniş yetkiye sahib idarecilerdir. Bunlardan
sonra cuma namazını kıldıran imam gelir. Sonra iyi bir hal sahibi
bulunan mahalle veya kabile imamıdır. Daha sonra da ölünün veraset
sırasına göre velisi bulunanlardır.
564- Bir veli, namaz kılma
sırası kendisine gelmişse, başkalarına namaz kıldırma iznini verebilir.
Derecesi önde olmayanlardan başkası velinin izni olmadıkça namaz
kıldıramaz. Eğer kıldıracak olsa, veli de yeniden namaz kılar ve başka
bir cemaata da kıldırabilir. Fakat başkası yeniden kıldıramaz ve
dereceleri eşit olan velilerden biri kıldırınca veya kıldırmasına izin
verince, diğerlerinin artık kıldırmaya yetkileri kalmaz. Çünkü velayet
hakkı, her birine tam ve eşit olarak ayrı ayrı sabit olmuştur.

Ölen bir kadının velisi bulunmazsa, namazı kıldırmaya kocası, sonra
komşuları hak sahibidirler. İmamı Azam'dan bir rivayete ve Ebû Yusuf'un
görüşüne göre, ölünün namazını kıldırmak görevinde, velisi herkesden
önce gelir.
(İmam Şafiî'nin görüşü de, İmam Ebû Yusuf'un görüşü gibidir.)
565- Bir ölünün namazını yalnız kadınlar kılacak olsalar, bu caiz olur ve farz yerine gelmiş olur.
Kadınların cemaat halinde cenaze namazını kılmaları da caizdir, fakat teker teker kılmaları müstahabdır.

566- Birkaç cenaze bir araya gelse, bunların ayrı ayrı namazlarını
kılmak daha iyidir. Hangisi önce getirilmişse, onun namazı önce
kılınır. Hep beraber getirilmişlerse, en faziletlisi öne alınır.
Bununla beraber hepsine bir namaz da yetişir. Böyle topluca namazları
kılınınca, imamın önünde erkek ölü bulundurulur. Diğer ölüler de saf
halinde veya birbiri hizasında göğüsleri imama karşı olarak sıraya
konurlar. Şöyle ki: imama karşı önce erkekler, sonra erkek çocuklar,
sonra kadınlar ve daha sonra da kız çocukları konur.
567- İmam,
ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat da hiç olmazsa üç saf bağlar.
Cenaze namazında safların en faziletlisi en arkada olanıdır.
568-
Cenaze musalla'ya (namaz için hazırlanan yere) baş tarafı imamın soluna
gelecek şekilde konulmuş olursa namaz caiz ise de, günah işlenmiş olur.

569- Cenaze namazına başlandıktan sonra gelip cemaata katılan kimse,
hemen tekbir alır, noksan kalan tekbirlerini de dua okumaksızın birbiri
peşinden alır, böylece cenaze musalladan kaldırılmadan tekbirlerini
tamamlayıp selam verir.
Yine, imamın dördüncü tekbirinden sonra
cemaata katılan kimse, hemen tekbir alarak imama uyar, imamın
selamından sonra da üç tekbiri kaza eder. Fetva bu şekildedir. Diğer
bir görüşe göre, imamın alacağı tekbir beklenir, imam tekbir almadıkça
cemaata katılmak olmaz.
570- Şiddetli yağmur gibi bir özür
bulunmadıkça cenazeyi cami içine alarak namazını orada kılmak tenzihen
mekruhtur. Cenaze mescidin ön tarafına konularak imam ile cemaatın bir
kısmı cenaze ile beraber, bir kısmı da mescid içinde durur, saflar da
bitişik olursa, kılınacak namaz mekruh olmaz. Birçok büyük camilerde de
adet bu şekildedir. Bundan Mescîd-i Haram müstesnadır. Onun içinde her
türlü namaz kılınır. Cenaze namazını kabristanda kılmak da uygun
görülmemektedir.
571- Cenaze namazında kadınlar erkeklerin
arkasında saf bağlar, çünkü kadınlar için safların en hayırlısı, en
geride bulunan saftır. Bununla beraber bir kadın erkeğin yanında
durarak cenaze namazını kılsalar, namazları bozulmaz. Çünkü bu namaz
mutlak (rûku ve secdeli) bir namaz değildir.
572- Kıble yönü
araştırılıp ona göre namaz kılındıktan sonra, hataya düşüldüğü
anlaşılırsa, namaz iade edilir. Fakat cemaatın abdestsiz bulunduğu
anlaşılırsa, namaz iade edilmez; çünkü imamın namazı sahih olunca,
bununla cenaze, namazının farziyeti yerine gelmiş olur.
573-
Güneşin doğması, batması ve zeval yaklaşması vakitlerinde cenaze namazı
kılmak mekruhtur. Bununla beraber bu vakitlerde kılsalar, iade
gerekmez. Bu vakitlerde cenazeyi gömmek mekruh değildir.
574-
Huzurda bulunmayan (gaib) bir ölü üzerine namaz kılmak caiz değildir.
Çünkü kıble yönünden sapma hali olur. Doğu tarafında bir ölü olsa,
namaza kıbleye doğru durulunca, ölü arkada veya solda kalır. Ölüye
doğru dönülünce de kıbleden sapılmış olur.
(Malikîlere göre de
ölünün huzurda bulunması şarttır. Fakat Şafiîlere göre, gaib üzerine de
namaz kılınabilir. Çünkü Peygamber Efendimiz Necaşî'nin cenaze namazını
bu şekilde kılmıştır. Buna cevab olarak deniliyor ki, bu Peygamber
Efendimize mahsus bir iştir. Onun için bazı özel hallerin bulunması
mümkün olan şeylerdir. Hanbelîlere göre de, aradan bir aydan fazla
geçmemiş olunca gaib üzerine cenaze namazı kılınabilir.)
575-
Namazı kılınmayarak gömülen ve üzerine toprak atılmış bulunan, bir
cenazenin henüz dağılmamış olduğuna dair kuvvetli bir kanaat varsa,
ölünün hakkını ödemek için kabri üzerine namazı kılınır. Yıkanmadan
gömülmüş olsa da, yine böyle yapılır. Fakat çürüyüp dağıldığına dair
kuvvetli bir zan varsa, artık namazı kılınmaz. Çürüyüp çürümemek
üzerinde kuvvetli olan görüş esas alınır.
(Cenaze namazının farziyeti icma ile sabittir. Bu icmâ'nın delili de: "Ve salli aleyhim
= Müslüman cenazeler üzerine namaz kıl' ayeti kerimesi ile Hazret-i
Peygamberin uygulamasıdır. Malikî fıkıh alimlerinden Aliyyü'l-Adevî,
haşiyesinde diyor ki: Cenaze namazının Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi,
meşru kılındığı üzerinde bazı fıkıh alimlerinin tereddüdü vardır. Bazı
hadis-i şeriflerin zahirine bakılırsa, Medine-i Münevvere'de meşru
kılındığı anlaşılmaktadır. Resulü Ekremin Medine-i Münevvere'de Bera
ibni Ma'rur'un kabrini ziyaret ederek üzerine ilk cenaze namazını
kılmış olduğu rivayet edilmektedir.)
576- Diri olarak doğduğu
bilinen veya bedeninin çoğu diri olarak çıkan bir çocuk yıkanıp namazı
kılınır. Böyle olmayınca, yalnız yıkanır, üzerine namaz kılınmaz.

577- Bir ölü yıkanmadan veya unutularak yalnız bir organı yıkanmadan
kefene sarılacak olsa, kefen açılır ve yıkanması tamamlanır. Üzerine
namaz kılınmış idi ise, namaz iade edilir. Kabre konulup da üzerine
henüz toprak atılmamış olduğu takdirde de hüküm böyledir. Fakat toprak
atılmış bulunursa, artık kabirden çıkarılması haramdır. Yıkanma işi
üzerinden düşer. Yalnız kabri üzerine tekrar namazı kılınır. Benimsenen
görüş budur. Kefensiz olarak kabre konulduğu zaman da, artık kabri
açılmaz.
578- İntihar eden (kendini öldüren) üzerine namaz
kılınır. İmam Ebû Yusuf'a göre, intihar hata ile veya şiddetli bir
ağrıdan dolayı olmadıkça, intihar edenin namazı kılınmaz.
579- Anasını veya babasını haksız olarak kasden öldüren kimsenin namazı kılınmaz.

580- Savaş halinde öldürülen eşkiya ve yol kesiciler yıkanmaz ve
üzerlerine namaz kılınmaz. Fakat ortadan kaldırıldıktan sonra
öldürüldükleri takdirde yıkanır ve üzerlerine namaz kılınır. Recim
(taşla öldürülme cezası) ile veya kısas yolu ile öldürülenlerin de
cenazeleri yıkanır ve üzerlerine namaz kılınır.
581- İrtidat
ettiğinden (İslâm'dan çıktığından) dolayı öldürülen bir kimsenin cenaze
namazı kılınamayacağı gibi, cesedi de ne İslâm mezarlığına ve ne de
döndüğü millet mezarlığına gömülür. Boş bir arazide kazılacak bir
çukura gömülür.
582- Bir müslümanın nikahında bulunan ehl-i
kitabdan bir kadın, gebe olduğu halde ölse namazı kılınmaz; bunda icma
vardır. Kabrine gelince, onun için ayrıca bir mezar yapmak ihtiyattır.
Bir görüşe göre de, çocuğa uyularak İslam mezarlığına gömülür. Diğer
bir görüşe göre de, çocuk henüz ondan bir cüz bulunduğu için, ana
çocuğa bağlı olmadığından kendi milletine ait bir mezarlığa gömülür.

583- Müslümanlarla müslüman olmayanların cenazeleri birbirine karışık
bir halde bulunsa, bakılır: Eğer müslümanlara mahsus bir işaret ve
belirti varsa ona göre işlem yapılır. Bir alamet bulunmadığı taktirde,
hepsi yıkanır ve müslümanlara niyet edilerek hepsinin üzerine namaz
kılınır. Fakat gayri müslimler çok bulunursa, yalnız yıkanırlar, hiç
birinin üzerine namaz kılınmaz. Çünkü çoğunlukta tüm hükmü vardır.
Sayıları eşit olduğu zaman bir görüşe göre üzerlerine namaz kılınır,
diğer bir görüşe göre kılınmaz. Gömülmeleri işine gelince, bu da
ihtilaflıdır. Bir rivayete göre bunlar ayrı bir mezarlığa gömülürler.
Kabirleri yükseltilemez, düz yapılır.
584- Kimliği bilinmeyen bir
kimse, İslâm yurdunda öldürülmüş bir halde bulunsa, bakılır: Eğer
üzerinde bir nişan varsa ona göre işlem yapılır. Nişan yoksa, sahih
olan bir görüşe göre, İslâm yurduna bağlı kalınarak yıkanıp üzerine
namaz kılınır. Böylece İslâm ülkesi sayılmayan yerde ölü olarak bulunan
kimse de, müslüman olduğuna dair bir nişanı olmayınca, bulunduğu yere
bağlı kılınarak gayri müslim sayılır.
585- Cenaze namazını
kıldıracak imamın, buluğa ermiş ve akıl sahibi olması şarttır. Diğer
namazları bozan şeyler, cenaze namazını da bozar.
586- Ölünün
alnına veya sargısına veya kefenine, kendisinin iman üzere, ezeli ahd
üzerinde sabit olduğuna dair "Ahidname" denilen bazı mukaddes kelimeler
yazılması takdirinde Yüce Allah'ın mağfiretine kavuşulacağı umulur,
denilmiştir. Fakat kelime-i tevhid gibi mübarek kelimelerin mezar
içinde kalıp zamanla çiğnenmesi veya cenazeden akacak sıvılar içinde
kalması düşüncesi ile yapılması benimsenmemektedir.
Ölü yıkandıktan sonra, kefenlenmeden önce alnına mürekkeble değil de, yalnız şehadet parmağı ile: "Bismillahirrahmanirrahîm" ve göğsü üzerine de: "La ilâhe illallah" yazılması daha uygun görülmüştür.

587- Cenazeyi teşyi' etmek (arkasından mezara kadar takip etmek)
sünnettir. Bunda büyük sevab vardır. Öyle ki, akraba veya komşulardan
veya iyi halleri bilinmiş zatlardan olan bir cenazeyi takip etmek,
nafile ibadetten daha faziletlidir; değilse nafileler daha faziletlidir.

588- Hazırlanmış olan cenazeleri bir an önce götürüp kabirlerine gömmek
iyidir. Cuma günü sabahleyin hazırlanmış olan bir cenazeyi, cemaati çok
olsun diye cuma namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Ancak cuma
namazının kaçırılması korkusu ile yapılabilir. Bayram namazı vaktinde
hazırlanmış olan bir cenazenin namazı da, bayram namazından sonra
hutbeden önce kılınır.
589- Cenazenin taşınmasında sünnet olan,
dört kimsenin dört taraftan onu yüklenmesidir. Her tarafından on adım
kadar yüklenmek müstahabdır ki, hepsi kırk adım eder. Bunun büyük
sevabı vardır. Şöyle ki: Bir müslüman cenazeyi önce ön tarafından sağ
omuzuna, sonra ayak tarafından sağ omuzuna alır. Sonra ön tarafından
sol omuzuna, daha sonra da ayak tarafından sol omuzuna yüklenir.
Böylece her birinde on adım yürür. Uygun olan budur.
590-
Cenazeleri omuzlarda taşıyarak kabirlerine kadar götürmek, onların
haklarında gösterilen en büyük hürmet ve saygı nişanıdır. Böyle bir
hareket, insanlığın şeref ve kıymetini gösteren bir davranıştır. Bir
insanı eşya taşır gibi, ahiret evinin kapısına kadar götürmek, insanın
duyarlı kalbini incitebilir. Bunun için bir zaruret olmadıkça, cenazeyi
arkaya almak veya hayvan ve arabaya yüklemek mekruhtur. Cenaze sarsıntı
verilmeksizin omuzlar üzerinde çabukça taşınmalıdır. Çocuk olan bir
cenazenin de, el üstünde götürülmesi, hayvan üzerine yükletilmesinden
daha iyidir. Çocuk cenazesini tek bir kişinin yaya veya binitli olarak
eli üzerinde götürmesinde bir sakınca yoktur.
591- Cenazeyi takip
edenler, cenazenin arkasından yürümelidir. Faziletli olan budur.
Bununla beraber önünden yürümekte de kerahet yoktur. Cenazeyi yaya
olarak takip etmek, binitli olarak takip etmekden daha faziletlidir.
Binitli olan, cemaata eziyet vermemek için arkadan yürür. Çok ilerden
de yürüyebilir.
592- Cenazeyi takip edenler, hayatın sonunu
düşünmeli, tevazu içinde bulunmalıdırlar. Uygun olan budur. Bunların
gülüp konuşmaları, dünya laflarına dalmaları doğru olmaz. Öyle ki,
zikir etmek veya Kur'an okumakla sesi yükseltmek bile tahrimen
mekruhtur.
593- Cenazeleri buhur kokuları, gürültü ve iniltilerle
takip (teşyi) etmek mekruhtur. Cenazeyi takip edenler, bu gibi şeyleri
engellemelidirler. Ancak bunu yapamazlarsa geri de dönmezler.

(Hanbelilere göre, cenaze ile beraber hoş olmayan bir şey bulunur da,
takip eden kimse bunu engellemekten aciz kalırsa, böyle bir cenazeyi
takip etmesi haram olur. Çünkü bunda, günahı kabullenme vardır.)

594- Cenaze için göz yaşları dökerek ağlamakta ve kalben üzülerek
kederlenmekte bir sakınca yoktur. Yeter ki, yersiz sözler söylenmesin.
Cenaze için yüksek sesle ağlamak, yaka yırtmak, yüz tırmalamak, saç
yolmak, dizlere vurmak gibi şeyler haramdır. Allah'ın takdirinde
isyandır.
Bir ölü, aile ve akrabasının ağlamalarından dolayı kabrinde azab çekmez. Fakat onlara vasiyet etmişse çeker.

595- Cenazeyi takip edenler, onun namazı kılınmadan geri
dönmemelidirler. Dönmek ihtiyacı olursa, cenaze sahibinin izni
alınmalıdır. İyi hareket budur.
Hele cenazeyi takip eden
müslümanlardan bir kısmı cenaze namazını kılarken, diğer bir kısmının
seyirci kalması kadar acınacak ve garibsenecek bir davranış olamaz.

596- Cenaze için ayağa kalkmak, başka milletlere kendini benzetmek
hükmünde olduğundan mekruhtur, yasaktır. Bir engel yoksa, ayağa kalkıp
cenazeyi takip etmelidir. Kabirlerine götürülen cenazelere el kaldırıp
selam vermek de hiç bir esasa bağlı değildir.
597- Kadınların cenazeleri takip etmeleri tahrimen mekruhtur. Bundan dolayı sevaba değil, günaha girmiş olurlar.

(*) "Allahümmeğfir
lihayyina ve meyyitina ve şahidina ve ğalbina ve zekerine ve ünsane ve
sağirina ve kebirina. Allahümme, men ahyeytehu minna feahyihi
alelislam. Ve men teveffeytehu minna feteveffihi alel-iman ve husse
hazelmeyyite birrevhi verrahati velmağfireti verrıdvan. Allahümme in
kane muhsinen fezid fî ihsanihi ve in kâne müsî'en fetecavez anhü ve
lakkıhi'l-emne vel-büşra velkeramete vel'zülfa. Birahmetike ya
erhamerrahimîn!.."

Anlamı:
"Allah'ım! Dirilerimizi, ölülerimizi, mevcut olanlarımızı, gaib
olanlarımızı, erkeğimizi dişimizi, çocuklarımızı ve büyüklerimizi
mağfiret buyur. Allah'ım! Bizden yaşattıklarnıı islam üzere yaşat,
bizden öldürdüklerini de iman üzere öldür. Özellikle bu ölüyü
kolaylığa, rahata, mağfirete ve rızana erdir.
Allah'ım! Eğer bu ölü
muhsin ise (iyilik etmiş kimselerden ise) ihsanını artır. Eğer günahkar
ise, onu bağışla, ona güven ile sevinç ve iyilik ver, onu rahmetine
yakın kıl; ey merhamet edenlerin en merhametlisi!.."
(**) Allahümmec'alhü lena feretan. Allahümmec'alhü lena ecren ve zuhren. Allahümmec'alhü lena şafi'an müşeffe'a..."
Anlamı:
"Allah'ım! Onu bize, önden gönderilmiş bir sevab sebebi kıl, onu bize
bir hazırlık yap, onu bizlere bir şefaatçi ve şefaati kabul edilmiş
yap."
(***) "Allahümmeğfir-lî ve lilmeyyiti ve li-sairi'l-müminine ve'l-müminât."
Anlamı: "Ey Allah'ım! Beni ve bu ölüyü ve diğer erkek ve kadın müminleri bağışla..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
CENAZE NAMAZLARI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fatihlilerin Buluşma Meydanı :: DİNİ BÖLÜM :: Namaz Hocası-
Buraya geçin: