Fatihlilerin Buluşma Meydanı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fatihlilerin Buluşma Meydanı

Fatihli olmak bir ayrıcalıktır...
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 HZ. ALİ (r.anh)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
LordReco
USTA KULLANICI



Mesaj Sayısı : 115
Kayıt tarihi : 01/11/09

HZ. ALİ (r.anh) Empty
MesajKonu: HZ. ALİ (r.anh)   HZ. ALİ (r.anh) I_icon_minitimePerş. Kas. 05, 2009 11:37 pm

HZ. ALİ (r.anh)


Resulullah'ın amcasının oğlu, damadı,
dördüncü halife. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş'ten Fâtıma binti Esed,
dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu'l Hasan ve Ebû Tûrab (toprağın
babası), lâkabı Haydar; ünvanı Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrıca 'Allah'ın
Arslanı' ünvanıyla da anılır.

Hz. Ali küçük yaşından beri
Resulullah'ın yanında büyüdü. On yaşında İslâm'ı kabul ettiği
bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra müslümanlığı ilk kabul eden odur.
Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali'ye
Peygamberimiz şirkin kötülüğünü, tevhidin manasını anlattığında Hz. Ali
hemen müslüman olmuştu.

Mekke döneminde her zaman Resulullah'ın
yanındaydı. Kâbe'deki putları kırmasını şöyle anlatır: "Bir gün Resul-u
Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çıkmak istedi. Kalkmak
istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omuzumdan indi, beni omuzuna
çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufukları tutacak sanıyordum.
Kâbe'nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan soldan ittim. Put düştü,
parça parça oldu. Resulullah'ın omuzlarından indim. İkimiz geri
döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 384).

Resul-u Ekrem, en
yakın akrabasını uyarmak ve hakkı tebliğ etmek hususunda Allah'u
Teâlâ'dan emir alınca onları Safa tepesinde toplayıp ilâhî emirleri
tebliğ edince, Kureyş müşrikleri onunla alay etmişti. İkinci toplantıyı
yapmasını Hz. Ali (r.a.)'ye bıraktı, Ali de bir ziyafet hazırlayarak
Haşimoğullarını davet etti. Resulullah yemekten sonra: "Ey
Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara
gönderilmiş bulunuyorum.İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum
olarak bana bey'at edecek" dedi. Yalnız Ali (r.a.) kalktı ve orada
Resulullah'a onun istediği sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u
Ekrem, "Kardeşimsin ve vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti.Hz.
Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine
verilmek üzere Ali'ye bıraktı ve o gece Hz. Ali, Resulullah'ın
yatağında yatarak müşrikleri şaşırttı. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber'i
öldürmeye gelen müşrikleri oyalayarak onun yerine hayatını tehlikeye
atmış, bu suretle Peygamber'e hicreti sırasında zaman kazandırmıştır.

Hz.
Ali, Peygamberimiz'in kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine
verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Hz. Peygamber'in
devamlı yanında bulundu, bütün cihat harekâtlarına katıldı, Uhud'da
gâzî oldu. Bedir'de sancaktardı. Aynı zamanda keşif kolunun başındaydı;
hakim noktaları tesbit ederek Hz. Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler
işgal edilerek, Bedir'de önemli bir savaş harekâtını başarıya
ulaştırdı. Bedir gazasının başlamasından önce, Kureyşliler'le teke tek
dövüşen üç kişiden biriydi. Bu döğüşte, hasmı Velid b. Muğire'yi kılıcı
ile öldürdüğü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardımına koştu ve
onun hasmını da öldürdü. Kendisine "Allah'ın Arslanı" lâkabı ve Bedir
ganimetlerinden bir kılıç, bir kalkan ve bir de deve verildi.

Hz.
Ali, Bedir savaşından sonra Hz. Peygamber'in kızı Hz. Fâtıma ile
evlendi. Nikâhını Hz. Peygamber kıydı. O zamana kadar Resulullah'la
oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayrı bir eve taşındı. Hz. Ali'nin, Hz.
Fâtıma'dan üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi.Hicret'in üçüncü yılında
Uhud savaşında, müslüman okçuların hatası yüzünden müşrikler
müslümanların üzerine saldırmışlar ve Hz. Peygamber de yaralanarak bir
hendeğe düşmüş ve düşman onun öldüğünü yaymıştı. Halbuki o sırada
döğüşe döğüşe gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in içine düştüğü hendeğe
ulaşarak, onu korumaya almıştı. İki tarafın da kazanamadığı bu savaşta
Hz. Ali birçok yerinden yaralanarak gazi oldu.Uhud savaşından sonra Hz.
Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapılan
savaşı bizzat idare etti. Bütün çarpışmalarda Hz. Ali kahramanca
döğüşmüş ve müşriklerin en meşhur savaşçılarını öldürmüştür.

Hudeybiye
barışında sulh şartlarının yazılmasında o memur edildi. Hz. Ali,
sulhnameyi yazmaya şöyle başladı: "Bismillâhirrahmânirrahîm . Muhammed
Resulullah...." Ancak müşrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Hz.
Peygamber, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasını Hz.
Ali'ye söylemiş fakat Hz. Ali "Resulullah" ifadesinin yazımında ısrar
etmiştir.Hz. Ali Mekke'nin fethi sırasında yine sancaktardı. "Keda"
mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Hz.
Peygamber ile birlikte Kâbe'deki bütün putları kırdılar.Mekke'nin
fethinden sonra Resulu Ekrem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine
gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarından, "müslüman
olduk" anlamındaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dediği için
Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Hz. Peygamber olayı
duyunca çok üzüldü. Hz. Ali'yi bu hatayı telâfi ile görevlendirdi. Hz.
Ali Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip mağdur
olanların zararlarını telâfi etmişti.

Huneyn gazasında müslümanlar bir ara bozulup dağıldılar. Sayıları
binleri bulduğu halde içlerinden ancak birkaç kişi sabredip
dayanabildi. Hz. Ali bu savaşta yalnız sabırla tahammül etmekle
kalmayarak gösterdiği yiğitlik ve kumandanlıkla İslâm ordusunun kendi
safında toparlanmasını sağladı.Resulu Ekrem hicretin 9. yılında Tebük
seferine çıkarken Hz. Ali'yi ehl-i beytin muhafazası için Medine'de
bıraktı, ancak bu sefere katılamadığı için müteessir oldu. Bunun
üzerine Resulullah: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karşı o olmak
istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu.Tevbe
suresinin ayetleri nazil olunca, Resulullah Hz. Ali'yi Mekke'ye
gönderdi. Bu suretle hiçbir müşrikin artık Kâbe-i Şerîfi bundan sonra
haccedemeyeceğini bildirdi.Yemen bölgesinin İslâm'a girmesi zordu.
Görev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir iş"
dedi. Resulullah da "Ya Rabb, Ali'nin dili tercümanı, kalbi hidayet
nurunun memba olsun" diye dua edince, Ali, siyah bir bayrak alarak
Yemen'e gitti, kısa süren irşadları sayesinde Yemen'in bütün Hemedan
kabilesi müslüman oldu.

Hz. Peygamber'in vefatı sırasında,
hücresinde bulunanların başında geliyordu. Hz. Ebu Bekir halife
seçildiği sırada Hz. Ali Resulullah'ın hücresinde tekfin ile meşgul
idi.Hz. Ömer devrinde devletin bütün hukuk işleriyle ilgilenip adeta
İslâm devletinin baş kadısı olarak görev yaptı. Hz. Ömer'in şehâdeti
üzerine yine devlet başkanını seçmekle görevlendirilen altı kişilik
şûra heyetinde yer alıp, bu altı kişiden en sona kalan iki adaydan biri
oldu.Hz. Osman'ın hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun
olmamakla birlikte İslâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen
şikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmiş ve ona hâl çareleri teklif
etmişti. Hz. Osman'ı muhasara edenleri uzlaştırmak için elinden gelen
gayreti sarfetti.

Hz. Osman'ın şehâdetinden sonra İslâm'ın ileri
gelen şahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi Allah'ın
bir takdiri olarak son derece karışık bir dönem oldu. Hilâfete
geçtiğinde hâlledilmesi gereken bir çok problemle karşı karşıya kaldı.
Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffin gibi iç çatışmaları doğurdu. İslâm
devleti bünyesindeki bu ihtilâfları giderme konusunda büyük fedakârlık
ve gayretler gösterdi.Nihayet, Kûfe'de 40/661 yılında bir Hârici olan
Abdurrahman b. Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu
yaranın etkisiyle şehid oldu.

Hz. Ali devamlı olarak Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in yanında bulunduğu için Tefsir, Hadîs ve Fıkıhta
sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Resulullah'ın tabiri ile "ilim
beldesinin kapısı" olarak ümmetin en bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda
insanları hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmiş ve hilâfet
dönemi iç karışıklıklarla dolu olmasına rağmen İslâm'ın öğretilmesi ve
öğrenilmesi hususunda büyük katkıları olmuştu.
Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldıktan sonra
öğretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin öğretilmesini Ebu
Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve öğretme işini Abdurrahman
esSülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda öğretmenlik görevini Kümeyl b.
Ziyâd'a verdi. Arap edebiyatı konusunda çalışma yapmak üzere de Ubade
b. esSamit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve
hizmetlerini; maliye, ordu, teşrî ve kaza gibi bölümlere ayırarak
yürütüyordu. Malî işleri, dağıtma ve toplama diye iki kısma
ayırmazdı.Ümmetin malını ümmete dağıtırken de son derece titiz
davranırdı. Kendisine bir pay ayırma noktasında gayet dikkatli olup,
kimsenin hakkına tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini
Kûfe'de görenler, kışın soğuğunda ince bir elbisenin altında tir tir
titreyerek camiye gittiğini aktarırlar. Devlet yönetici ve memurlarının
nasıl davranmaları gerektiği konusunda şu yönetmeliği hazırlamıştı.

1-Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın .
2-Müslüman olsun olmasın herkese aynı davranın. Müslümanlar kardeşleriniz, müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandır.
3-Affetmekten
utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların
hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin .
4-Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.
5-Memurlarınızı
seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve
zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat edin.
6-Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin ve çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.
7-Atamalarda araştırma yapmayı ihmal etmeyin.
8-Haksız kazanç ve ahlâksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyin.
9-Memurlarınızın hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanın.
10-Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.
11-Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırın .
12-Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin.
13-Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin.
14-El işlerine yardım edin; çünkü bu yoksulluğu azaltır, hayat standardını artırır.
15-Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır.
16-Kutsal
görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan
çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın.
Onlara yardım edin, koruyun ve yardımınıza ihtiyaç duydukları her zaman
huzurunuza çıkmalarına engel olmayın .
17-Kan dökmekten kaçının, İslâm'ın hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
HZ. ALİ (r.anh)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fatihlilerin Buluşma Meydanı :: DİNİ BÖLÜM :: Sahabe-i kiram-
Buraya geçin: